Nöbetçi Eczaneler
Heinrich Böll Vakfı’nın Muğla’daki faaliyetleri, CHP’li belediyeler ve “çevreci” görünümlü eylemcilerle kurduğu ilişkilerle yeniden gündemde. Yatırımcıya baskı, belediye imkanlarının eylemlere tahsisi ve kamu zararına yol açan süreçler tartışılıyor.
Muğla’da “çevreci eylem” adı altında yürütülen organizasyonların arkasında Alman vakıfları ve bazı CHP’li belediyelerin olduğu iddiaları kamuoyunun gündemine oturdu. Ulusal bir çok gazete yatırımları hedef alan bu yapıların siyasi, ekonomik ve istihbari bağlantılarla Türkiye’deki kalkınma projelerine engel olduğunu haberleştirdi.
ALMAN VAKFI PANELDE, BELEDİYEDEN ARAÇ DESTEĞİ
1997 yılında Almanya Yeşiller Partisi tarafından kurulan ve Almanya istihbarat servisi BND ile bağlantılı olduğu iddia edilen Heinrich Böll Stiftung Vakfı, 16 Kasım 2024’te Muğla’nın Menteşe ilçesinde düzenlenen “Yerelde Yeşil Ekonomi Paneli”ne katıldı. Panelin organizasyonunu CHP’li Menteşe Belediyesi üstlenirken, vakıf belediye tarafından “paydaşımız” olarak duyuruldu.
Panelin ardından belediyeye ait araç ve şoförlerle çevre eylemcilerinin keşif yaptığı görüntülerin sosyal medyada yayılması, kamu imkanlarının yabancı vakıfların faaliyetlerine tahsis edilmesini gözler önüne serdi.
BÜYÜKŞEHİR DESTEĞİ: MUTTAŞ OTOBÜSLERİYLE EYLEM SEVKİYATI
Benzer bir destek de Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından sağlandı. Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın talimatıyla, çevreci gruplar MUTTAŞ otobüsleriyle eylem yapılacak alanlara, hatta Ankara’ya kadar taşındı. Bu gelişmeler, çevre hassasiyetinden çok siyasi amaçlar güdüldüğü yönünde eleştirilere yol açmıştı.
MECLİS’TE GÖRÜŞME, GENEL MERKEZ DESTEĞİ
CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, bu grupları sık sık TBMM’de ağırlarken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile özel toplantılar organize etti. Bu temasların ardından belediyelerin bazı yatırım projelerine doğrudan müdahale ettiği, hatta yetki gaspı ile bazı imar planlarının hukuksuz şekilde iptal edildiği Muğla kamuoyunu uzunca süre meşgul etmişti.
Yatırımcı yapılan bu tarz operasyonlarda CHP Genel Merkezi tarafından yapıldığı kamuoyunda çokça dile getirilmişti.
Muğla Valiliği, alınan bu kararların hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, Muğla Büyükşehir Belediyesi, Menteşe Belediyesi ve Yatağan Belediyesi hakkında yargı süreci başlattı.
“SÖZDE ÇEVRECİ” HALUK ÖZSOY’UN AKRABA BAĞI: İHALE KAYBEDEN FİRMAYLA İLİŞKİ
Protestoların ön saflarında yer alan sözde çevre eylemcisi Haluk Özsoy’un, çimento fabrikası ihalesine teklif verip kazanamayan Işıklar Holding ile akrabalık ilişkisi olduğu ve geçmişte bu firmada çalıştığı ortaya çıktı. Özsoy bu bilgiyi kamuoyuna verdiği beyanlarda da doğruladı. Bu gelişme, eylemlerin doğrudan şirket çıkarlarıyla bağlantılı olduğu yönünde eleştirilere neden oldu.
YATIRIMCIYA TEHDİT: “YA KABUL ET, YA İMARI İPTAL EDERİZ”
Elde edilen bilgiler, bazı CHP’li belediyelerin yatırımcılara dolaylı baskı kurduğunu gösteriyor. İddialara göre, önce proje sahibi yatırımcıya zorluk çıkarılıyor, ardından “yatırımı bizim belirlediğimiz kişi alsın” mesajı veriliyor. Bu teklifi reddeden yatırımcılara ise “imar planını iptal ederiz” tehdidi savruluyor.
KÖYLÜDEN EYLEMCİLERE TEPKİ: “TOPRAĞIMIZA GELMEYİN”
Eylemler sırasında köy halkı da sessiz kalmadı. Muğla’nın Deştin Mahallesi’nde yapılan protestolarda, köylüler çevre eylemcilerine karşı çıkarak, “Burada daha önce hiç görmediğimiz insanlar topraklarımızı savunamaz. Çevre değil, başka çıkarlar için geldiler” diyerek tepkilerini dile getirdi.
ZEYTİN YASASI GÜNDEME GELİNCE YİNE ORTAYA ÇIKTILAR
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın, Türkiye’de yatırımlara karşı eylemleriyle öne çıkan çevreci görünümlü Haluk Özsoy’a TBMM’de mikrofon uzatması, Muğla’da Alman vakıfları eliyle yürütülen yatırım karşıtı kampanyaları yeniden gündeme taşıdı.
Meclis gündeminde yer alan Zeytin Yasası görüşmeleri yaklaşırken, aynı grupların tekrar eylem sahasında yer almaya başlaması dikkat çekti. Kamuoyunu yönlendirmeye dönük çevre söylemlerinin arkasında yine aynı yapıların olması ise dikkatlerden kaçmıyor
Muğla’da çevreci görünüm altında yürütülen bu eylemler artık yalnızca doğa mücadelesi olarak değerlendirilmiyor. Alman vakıfları, CHP’li yerel yönetimler ve bazı çıkar gruplarının iş birliğiyle, Türkiye’nin stratejik yatırımlarının sistematik biçimde engellendiği ve kamu kaynaklarının bu eylemlerde kullanıldığı yönünde güçlü bir kamuoyu oluşmuş durumda.